14 Ocak 2010 Perşembe

Yüreğime Ağıt Yüreğine Cevap

Sevme dedim kalbime
Kaçar gider üzülürsün
Kaybolur gider kahrolursun
Sevme dedim kalbime
Sevme dedi kalbime
Kaçar giderim üzülürsün
Kaybolur giderim kahrolursun
Diken üstünde hayat
Diken üstünde beklemeler
Diken üstünde yürek
Şöyle uzatıp bacaklarını
Bir ohhh bile çekemeden
Korkarak geçen hayat
Sonra birgün birileri sev dedi
Ama bu yürek dikenlerle doluydu
Ama bu yürek sevmeyi çoktan unuttuydu
Sonra birgün sev dedim yüreğime
Ya kaçar giderse dedin ya
Bu sefer ben kaçtım gördün mü?
06/05/2009
04:20>

an(ı)lar

Uyandığımda saat sabah 7’yi biraz geçmişti. Derin bir nefes alıp ‘neyse şimdi kalkmış mesajlarımı ancak almıştır’ diye düşündüm. Önümde onun düşüneceği ve benim de yine beklememi gerektiren günler belki haftalar aylar vardı. Biliyordum bana dönecekti. Dönmeliydi, dönmesi gerekiyordu. Yoksa ne yapardım. Zaten son 6 aydır hep o bana döneceği günü beklemiştim. Bu mesajların ve ona yazdığım diğer her şeyin onu bana döndüreceğinden emindim ve aksini aklıma bile getirmek istemiyordum. Yoksa evreni kızdırırdım ve bu evrene verdiğin enerji neyse sana dönen de o oluyordu ya. Hayatım boyunca hep olumsuzu düşünüp olumlu bir durum yaşadığımda mutlu olmam öğretilmişti. Meğer bu hayattan istediğini almak için hep daha fazlasını istemek gerekmiş. Bunca yıldır ne çok hata yapmışım. Oysa ben hayatım boyunca hiçbir şey istemeyip sadece ‘O’nu istediğimde olacağından çok emindim. Ne büyük hata.
Hayatın boyunca hiçbir şey isteme sadece olmasına çalış ve tek bir şey iste o da olmasın. Bu da şans oluyor demek. Benim durumumda da şansızlık...
14.11.2008
20:41

SEN

Gözlerim seni görebildiğim kadardır
Ellerim sana dokunabildiğim kadar
Sözlerim senin duyabildiğin kadardır
Dilim senin beni anladığın kadar

Hayatım sen içinde olduğun kadardır
Yaşım seni hissettiğim kadar
Uykularım seninle uyuyabildiğim kadardır
Rüyalarım seni görebildiğim kadar

Canım senin biçtiğin değerdedir
Ruhum seni hissettiğim kadar
Varlığım senin olduğun kadardır
Yokluğumsa sen hissetmediğin sürece önemsiz...
16.12.2008
21:33

gidişler, gidenler

Her an gidebilme ihtimaline karşı kendimin yedeğini aldım ki sen gittiğinde format atmam gerekirse kullanabileyim. Bu çekip gidebilen neden ben olamıyorum diye de düşünmüyor değilim ama sanırım bunun sebebi ‘yarı yolda bırakmamayı bilmemek’ . Buna karşın tabii ki yine her an gidebilme ihtimali benim için de var olduğundan kendimi sürekli seçenekleri gözden geçirmek zorunda hissediyorum ya da seçenekleri değerlendirmek. Fakat bu sürekli arayış hali yine içerde aklımın bir yerlerinde bana ya da benliğime ihanet gibi geliyor. Her iki taraf da aynı fikirdeyken neden bir taraf diğer tarafın gidebileceğini ya da kendinin de gidebileceği ihtimalini hep ortada tutmak ister. Bence bunun 2 sebebi var : bir tanesi kendi duygularına olan güvensizlik, ikincisi ise kendini değersiz görmenin getirisi olarak diğer tarafın daha iyisini bulacağı ihtimali. Ben sanırım hayatım boyunca bu 2 ihtimali de hiç aklımdan geçirmediğimden hep kalmayı ve yüreğimin sesine kulak vermeyi tercih ettim. Peki bu şekilde kazandım mı? Yooo hep kaybettim. Ama bir söz var ‘ aşk iki kişilik bir oyundur ve oyunu iyi oynayan kaybeder’… yıllardır bu oyunu benim kadar iyi oynayabilecek birinin olma ihtimalini hep aklımın bir köşesinde barındırdım; ama sanırım o zaman bu tanımlama yanlış olacaktı; yani bir tarafın bu oyunu diğer taraftan daha iyi oynaması gerekiyor ve kaybeden olması gerekiyordu…
19.10.2009
22:44

kayboluş

Hep derdim;’’ birilerinde bir şiire bir yazıya ilham olamadım’’ diye. ‘’Hep bana ilham oldu yaşadıklarım. Belki de oldu da ben bilememiştim.’’ Bak oldum işte! Hem de değeri gerçekten gittiğinde anlaşılan kelimelerle dolu bir yazıya.
Uzun zaman gitmeyi istemem. Hep beklerim belki olur diye. Baktım ki olmuyor susarım ve suskunluğum aslında benim valizimi toplamaya başladığım andır. Ne yazık ki aynı zamanda dönüşün de olmadığı andır. Ya da dönüşün kimse için artık bir anlamının olmadığı an…
Kelimeler hep yüce, hep kırılgan, hep yaralı, hep acılar saplayan bütün güzel anlamlarının yanında. Adını bile koyamadıklarımın hepsi bu gidişlerde saklı.
Ben sustuğumda duyduklarım beni geri getirmeye değil göndermeye yaradı. Oysa ben gidenin ardından hep gelmesini dileyen kelimeler dökerdim. Dökerdim ki; o buralardayken duyduklarının dışında da kelimelerim olduğunu bilsin giden.
Amaç; sevgili olmakta mı saklıdır yoksa sevgili etmeye çalışmakta mı? Bence sevgiye değer olduğunu hissettirmekte saklı. Ama adı üstünde işte SAKLI! Bulmayı bilene ya da bulmayı isteyene.
İkarus’un hikayesine benzer tüm gidenlerin hikayesi. Ama İkarus bile balmumuyla yapıştırdığı kuş tüyü kocaman kanatlarınla uçması gereken yeri bilemediğinden gidenlerin kanatları da güneşte erir İkarus’un kanatları gibi.
Gidenlerin ardından duyduğum acı, kalmaya cesaret ettiklerinde duyacaklarını zannettikleri acıdan çok daha büyük. Çok gidenim oldu. Onlar gitti ben hep kaldım. Belki de kendimden başka gidecek yerim olmadığından kaldım. Ama gidenlerin hiçbiri gitmelerin hakkını vermeyi beceremedi. Ya beni susturdular giderken ya da kelimelerini yerin 2 metre altındaki çelikten tabutlarına kilitleyip toprağa gömdüler. Gitmekten başka derdi yoksa aslında gidenin; o zaman en azından bu gidişin hakkını vermeli insan. Susmalıysa susmasını bilecek ya da varsa sözü aslında ettiklerinden gayrı doğru kelimeleri dolduracak kalanın dağarcığına. Gitmelerin hakkını verme yükünü kalana devretmeyecek giderken. Susuyorum konuşmak istediğimde susturulduğum için. Gidiyorlar kalacak kadar cesur olmadıkları için. Göklerde uçmak kolay ya da yükseklerde düşlemek bedeni. Önemli olan aslında aşağıda yaşayacak kadar cesareti olan bir ruha sahip olabilmek.
Doğduğum günden beri doğru kelimeleri olanı bekliyorum. Hatta öyle kelimeler ki; benim doğru bildiğim kelimeleri bile yüzüme vurmadan bana düzelttirecek kadar doğru kelimelerin sahibi olanı.
Hayatta en çok yenilmişliklerimi sevdim. Benim yaşayarak sahip olabildiklerimin en değerlisiydi onlar. Bana yenmeyi değil ama yenilgilerimin aslında zafer olduğunu öğrettiklerinden.
11.02.2009
22:44